BÜYÜK

Ne kadar kolaydı iyiyi seçmek
Doğru ya da yanlış yokken
Güneşin ruhu gözlerimizde
Kaybedeceklerimiz sadece kalbimizdeyken

Hayallerdi ipek saçlarımızı okşayan usul usul
Hevesle koştuk onlarca yaşın peşinden
Yoktu ortada bu yorgun ve kavurucu rüzgar
Zamanın hırçın dalgalarından kumdan kalelerimize esen

Çocukkendi gündüzlerin bize ait olduğu yıllar
Ne zaman ki kaybettik günleri
Ve bizim oldu geceler
O gün adımızı "büyük" koydular...

- Mustafa Bilen -

ŞAFAK SENFONİSİ III - DAVULLAR

Önce her şey sakindi.

Bir yaz akşamıydı.

Ay,deniz ve bendik.

Sütliman bir mavilik uzanıyordu,sonsuzmuşçasına.
Baktıkça kendi hayatının da sonsuz olduğuna inanıyordu insan
Oysa denizlerin de sınırları vardır.

Sonra davullar başladı.
Yavaş,derinden
Arka kapıda ayak sesleri gibiydi.
Şüphelendiren,ama uyanmaya değmeyen.
Uyanmadım.
Daha önce söylemiş miydim dalgaların
Eroinden daha fazla bağımlılık yarattığını?
Nazlı nazlı salınışları,ayaklarınızı okşamaları...
Olmasını istemediğiniz şeyleri silerler.
Ya da silerlerdi,
En azından...

Ayın ışığı cılız alevleri saklamış olmalıydı,
Ancak dev ateşleri farkedebildim.

Davullar hızlandı,sesleri belirginleşti.
Uçurumun kenarında atan yürekler bilir o sesi.

Ben bilirim.

Korkarım olacaklardan.

Alevler yaklaştı.

Büyüdü giderek,davullar denizi titretti.

Gördüm.

Sahilde tek başına yürüyordu.

Ateşler etrafımı sardı.
Davullar sesimi bastırdı.
"Merhaba"lar çatır çatır yandı ahşap evlercesine

O hala yürüyordu.

Çemberden çıkamadım.
Akrep kendi kendini sokar ya
Acısını bir an önce bitirmek için,
Benim zehirli iğnem yoktu.

Önümden geçti.
Elimi uzattım,yetişmedi.
"Galiba kör" diye düşündüm.
Beni görmedi bile.
Bir kuşku fare gibi kemiriyordu içimi halbuki
"Ya ben farkedilmeyecek kadar sıradansam?"

Gitti.

Öylece kalakaldım.

Davullar sustu.

Alevler söndü.

Yüreğimde yananları deniz bile bilemezdi oysa.

Dalgalar kırık bir kalbin öyküsünü anlattılar birbirlerine.
Meltemi öptüm onun yerine

"Hoşçakal..."

ŞAFAK SENFONİSİ II – NEYZENİN HİKAYESİ

"Arıyorum" dedi.
Basit bir tümceydi,anlamı göreceliydi.
Ama "Neyi?" diye sormam gerekmezdi.
Yolu aynı olanın fikri de aynı olur.

İkimiz de biliyorduk neyi aradığımızı.
Bilmediğimiz "Nasıl?"ların,"Nerede?"lerin cevaplarıydı.
Çok okumak işe yaramaz,
Kalbinizin istediği cevaplar kütüphanede değildir.

"Arıyorum" dedi.
"Ya sen?" geldi ardından
"Evet" dedim.
"Bulabildin mi?"
Korktuğum bu değildi.
"Hayır" dan sonraki soruydu.
"Bulacağına inanıyor musun peki?"
"İnanmak?"Tabii ki.Ama ya umut?
Kaç yanlış sevdalık umudum kaldı?
Zırhım başka bir oka dayanır mı artık?
Sanmam.

"Ruhunun kayıp yarısı" masalını bilir misin?
Hani tamamen sana ait o diğer insanı ararsın.
Belki çocukluğundan beri yanındadır,
Belki ömrün yetmez bulmaya.
Yine de ümid edersin ecel gelene kadar.
Son umut da yok olunca,neye yarar ki zaten yaşamak?

"İşte ben kayıp yarımı arıyorum" dedi.
"Biliyorum" dedim.
"Tarih tekerrürden ibarettir,hayatlar da.
Aşklar da öyledir.
Adem'le Havva'nın aşkı yanlıştı,yasak değil.
İnsanoğlu hâlâ onların günahını çeker
Yanlış aşklar tekrar tekrar sahnelenir,
Doğrularsa yasak damgası yerler."

"Ama yasaklar çiğnenmek içindir!" diye inledim.
"Zavallı yaratıklar!
Avunmanın da şerefi vardır.
Kendini avutmayı zayıflık zannedersiniz,
Halbuki bu saplantı engeller sorunları aşmanızı.
Kim çiğneyebilmiş ki şimdiye kadar doğanın yasaklarını?
Mecnun çölde susuzluktan öldü,
Ferhat ömrünün vefasızlığından.
Farklı olduğunu mu sanıyorsun?"

Ney sustu.
Rüzgar hâlâ yanlış aşkların hikayelerini fısıldıyordu...

ŞAFAK SENFONİSİ I – GİTARIN ANLATTIKLARI

Bilmiyorum, bu akşam ağlıyor musun?
Senin de kumsalda ayak izlerin
Yanaklarında tuzu kalıyor mu
Gözyaşlarının
Tıpkı benim gibi?
Bir daha asla görüşemeyeceğimizi düşünüp
Kendini denize bırakmak istiyor musun?
Sabaha kadar gözlerinin önünde hayalim
Baktığın her renk elâya dönüşüyor mu?

Hiç zannetmem.
Hatta adım gibi biliyorum başka bir şehirde,
Başka bir kumsalda olduğunu.
Elinde bir başkasının eli, aklında ise hayali
Kim bilir neredeki bir başka erkeğin...

"Neden?" diye sorma, nedenini anlayamazsın
Acıtır kalbimi o zalim gülüşün karşımda.
Seni nasıl olup da hâlâ böyle sevebildiğimi,
Nasıl takılıp kaldığımı o anda,
Yüzümdeki ifadeyi, ruhumdaki boşluğu anlayamazsın sevgilim.

Bana yaptığın onca şeye rağmen,
Son darbeyi yüzüme değil de, arkamdan
Bir zamanlar beni sevmiş biri gibi bile olamadan,
Çakal gibi indirmene karşın;
Tüm "mış gibi gülüş"lerine, "mış gibi seviş"lerine katlanıp,
Sana hâlâ nasıl "sevgilim" diyebildiğimi...

Anlayamaz senin gibiler canım.

Anlayamazsın...

HÜKÜMLÜDÜR

Yalnız bir adamım ben
Kendimce tanımı açıktır aslında
Ama kimisi farklı isimlendirir
Saygısız, serseri, kaba, asi
Hepsini yakıştıran vardır
Yine de sorarsan laf arasında
"Umursuyor musun?" diye
Cevabım kâti "hayır"dır.

Yalnız bir adamım ben
Kimi zaman canım kötü olmak ister
Yemek vakti bağırıp çağırır
Sabahları kedilere tekme atarım
Sakın sebepsiz sanmayın
Bazen kendi intikamımı alırım hayattan
Bazen de tanımadığım bir yetimin
Ara sıra iyiliğim de tutar hani.

Yalnız bir adamım ben
Ama Red Kit'inkiyle karıştırmayın
Misafirperverliğim evimin kapısına
Yardımseverliğim keyfimin sınırına kadardır.
Kovboyumuzun hiç olmazsa atı vardı
Beni dost dediğim sırtımdan bıçaklar
Nasıl yalnız olmayayım ki?
Her ilişki zırhımda üç yarık açar

Yalnız bir adamım ben
Bilirim, sanatkârlık adam olmaya yetmez
Otobüste yer vermem eğer yorgunsam
Yere tükürdüğüm de olmuştur
Bir kez de arkadaşımın sevgilisini ayarttım
Ben affettim kendimi, umarım o da affeder
Kızın aşkı sözleri kadar büyük değilmiş demek ki
En sağlam prensiplerin yıkılması beş saniye sürer

Yalnız bir adamım ben
Ademoğluyum,genlerim bukalemundan farklıdır
Ortama göre kişilik geliştiremem
Uymazsa çekip giderim,dert değildir
Onlar bana uyarsa,ne âlâ
Esprinizi beğenmezsem gevrek gevrek gülmem
Patavatsız diyebilirsiniz,ben dürüstlüğü tercih ederim
Sahte duygularla yüz ifademi değiştiremem

Yalnız bir adamım ben
Saygıyla değil, sevgiyle hareket ederim
Yanımda fazla kalmayın, belli olmaz
Akrabalığın sevmeye gerekçe olmadığına sizi de ikna edebilirim
Aşkıma da çok güvenmeyin
Sevdalar özgürlüğümü kısıtlayana dek
Böyle düşünen tek ben varım galiba
Ya da şu koca dünyada henüz ikizime rast gelemedim

Yalnız bir adamım ben
Değer yargılarım toplumunkilerden farklıdır
Yetmiş milyonun üçte birinin büyükbaş hayvan olduğu bir ülkede yaşarım
Dolayısıyla bu gayet doğaldır
Bana nötr kalabilen yoktur, elektroskop gibiyim
Sevmeyenim hiç sevmez, lanetler
Sevenim de zaten iki elin parmaklarına eşit
Belki ayak parmaklarımdan bir ikisini de işgal ederler

Yalnız bir adamım ben
Kuş uçar kervan geçmez yollara döndü yüreğim
O uçanlar da leşsever akbabalardır
Her şeye burnunu sokan yan komşuma benzerler
İnsanlar üstümde dansederler, her birine not veririm
Kimi tango yapar, asildir, beğenirim
Kimi de beş para etmez disko danslarını sergiler
Boşuna sormayın,anam oldukça güzeldir

Yalnız bir adamım ben
Sinirimin fazlası ya ağzımdan kaçar
Ya da gözpınarlarımdan taşar
Bazen ikisini de engellerler
Aklımda zehir zemberek küfürler uçuşurlar
Babama bile söverim içimden
Hep söylerim,yasalar bile kısıtlayamaz ama
Konuşma özgürlüğü ebeveynlerin işine gelene kadar

Yalnız bir adamım ben
Geçmişi geleceği düşünmez,günümü gün ederim
Namazım niyazım yoktur,düsturum hep aynı
"Bugün de doyduk,yarına Allah kerim"
Halimden şikayetçi değilim,dünya güzel
Yakınanlara da lafım olmaz
Hiç bir şey için kendimi üzmem
Polyanna gibi yaşar giderim

Yalnız bir adamım ben
Kendimce tanımı açıktır aslında
Burnumun dikini takip eder
Doğru bildiğim yolda ilerlerim
Kimi asi veya serseri der
Durup dövecek değilim ya
Bana ilişmesinler yeter
Gerisini paşa gönülleri bilir...

GÜZ GÜZE

Gül pembe bir bahardı düşlediğim
Geride bıraktıklarımın özlemini yaşamadığım bir ömür
Göz kırpan yıldızlar gibiydi hayallerim
Seninle göz göze geldiğim o akşamda

Gül pembe bir bahardı düşlediğim
Kavak yellerinin okşadığı beyaz çiçekler
Korsanca bir özgürlük yaşanmalıydı
Seren direklerinden gözcülük yapan aşkımızda

Gül pembe bir bahardı düşlediğim
Deniz alev alacaktı dudaklarımda öpüşünden
Zifir gecenin içinden sana vuracaktı dalgalar
Ben şarkılar söyleyecektim tutkumun kıyısında

Gül pembe bir bahardı düşlediğim
Sen bana sarılacaktın,ben de sana
Birlikte yenecektik bu canavar kenti
Göğsümde uyuyakalacaktın yorulduğunda

Gül pembe bir bahardı düşlediğim
Belki kaçardık bu hayattan bir gün
Daracık patikalarla varılan şirin bir ev,belki de
Yabancı gözlerden saklı,sakin bir göl kıyısında

Gül pembe bir bahardı düşlediğim
Nisan renklerinden boyalar yapacaktım sana
Oysa çitlerinden atlayıp kaçtın sen,çocuksuluğundan
Sevdamla güz güze bırakıp beni,ardında...

GEZGİNİN ŞİİRİ

Aşklar vardır, geceden başka giysisi olmayan
Karamsarlığınızı soymanız gerekir önce
En çekici arzularınızın yansımasıdır
Cihan'da bir inci gibi ışıl ışıl parlayan...

Aşklar vardır, küstüm çiçeğine benzer
Görülmesi gerektiğinde küsen.
Sadece yalnız kaldığınızda açar
Tüm çabalarınıza rağmen...

Aşklar vardır, vaad edilmemiş zamanlara benzer
Biçare umudu yıllardır süregelmiş
Gelmeyeceğini bile bile hayal ederiz
Ulaşılmazı istemek insanoğlunun doğası imiş...

Aşklar vardır, saklı diyarlara benzer
Yasak elma tadında göçmenlikler yaşadığımız
El ele tutuşup koşulacak kırlarla kaplı
Tek engel korkaklığımız,sıra dağlarımız...

Aşklar vardır, sisle kaplı ufuklara benzer
Hayal meyal seçilen kıyılardır
Ayak basmaya ya zaman,ya ayak yoktur
Gemimizin güvertesinden bakakaldığımız...

Aşklar vardır, rubailere benzer
Kısa, eğlenceli,tadı damağınızda kalan.
Aşklar vardır, asırlık şiirlere benzer
Fesleğen kokulu sabahlarda yazılan...

ANLAT BANA

Anlat bana
Gıpgri bir eylül gününde
Sahildeki coşkunu
Nasıl yakaladığını hayatı
O an
Uçuşan saçlarınla boynuma sarılışını

Vapurların gölgesinde
Yanımızdaki dostları anlat
Bir de çekip gidenleri

Anlat ki bana da sıra gelsin
Dökeyim içimi sana
Korkularımı en çok
"Ya sen" lerimi
"Ya ben"lerimi
Boğaz'ın mavi halatının
Nasıl geçeceğini boynuma
Esen her güney rüzgarında
Kokunu nasıl arayacağımı

Sonra öp beni
Tut elimden, zarif bir hareketle
Dans edelim
Kimin baktığına aldırmadan
Tutkusu ol
Cebelitarık'ın kayalarını döven
Akdeniz kanının

Savur köpüklerini de Endülüs'e
Düşlediğim diyarları gez
Anlat bana oraları

Sonra bana kendini anlat ey kadın!
Bana ecelimi anlat...

SENMİŞSİN

Akşamdan kalma gözlerin morluğuna karışıyor
Yeni doğan günün pespembe teni
Dünyadışı güzelliğiyle uzanırken önümde tan
Sokak lambalarının ışıkları iki çizgi sanki
İki sevgili,
Sonsuzlukta vuslatı düşleyen

Zirvesinden izliyorum hayatı
"Denizi gören bir odam olduğu için şanslıyım"
Diyorum kendime, ama içimden;
"Dünya denen şu köhne pansiyonda"

Kulağımda kuş cıvıltıları;
Mutlu, kaygısız, bir günü daha selamlayan

Ve ben,
En sevdiğim şeyin
Tüm bunları sessizce izlemek olduğunu düşünürdüm.

Yanılmışım.

KIZIL KRALİÇE

Cennet bahçem, hayaldaşım
Bir gün cananımsın yarın canıma kastın
En soğuk uzaklara birlikte gitsek
Ağzından tek çıkan "arkadaşım"

Gözlerin denizimdir enginlerine daldığım
Asılmam küreklere ezelin ecelim olsa
Köpük köpük sözlerinle benim derdim
Dalgalanır ruhum dudaklarının açılışına

Tarih kazananların
Aşklar kaybedenlerin ağzından yazılırmış
Ben seninle mutlu olmayı
Senin mutluluğun kadar istemedim
Bilinsin
Budur günahım.

ARABA UYKUSU

Koskoca şehirde yalnız kaldım ben
İnanmazsınız belki,
Ama yalnızım
Sanki şey gibi
Hani arabaya binince uykusu gelir ya insanın
Kapanıverir de o gözler
Yolcuğun o güzelim manzaraları kaçırılır
Geriye sadece
Evin önünde uyandırılan çocuğun
Taşınacak çantalara nefretle bakması kalır
Anlatamadım sanırım
İdare edin bu seferlik
Şairler de bazen naçar kalır
Ruhun aynasında gördüklerini anlatmada
Üstelik
Benim gördüğüm ben’le
Sizin,
Herbirinizin
Gördüğü ben çok farklıdır o aynada
Kişinin,
Yani
Gerçekten kişi olan kişinin
Kişiliği olduğu iddia edenin
Hep bir yanı kalmalıdır
Kimsenin bilmediği
Sezmediği
Yoksa kişi olmaktan çıkar insan
Çözülmüş, bütün heyecanı kaçmış bir bulmaca oluverir
Kapatılan bir cinayet dosyası
Yargıcın taraf tuttuğu zaman lehine
Sırf hüküm giymeyeyim diye
Oyunlar oynarım
Bahse girerim hayatla
Lades çekerim
İnsanları anlama oyunu derim
Gülersiniz
Ama öyledir,
Çözdüğümü kenara atar
Yenilerine geçerim
Böyle diye diye yalnız kalınca da
Arabada uyanan o çocuk gibi
Taşımak zorunda olduğum beddualara bakar
Gücenirim...

Aldırmayın, düzelirim...

KEDİ

Bu akşam sevgilim
Unutup modern çağın tüm yalan dertlerini
Şövalyen olacağım senin
Zırhım olmadığı için affet.

Kurtarmak için seni
Yaşlı teyzelerin anlattığı korkunç masallardan
Ve onlardan çıkıp gelmiş tüm canavarlardan
En çok da zayıf düşmüş efsanelerden
Heyecanlı çığlıklar atıyorum.
Çıkarken savaş meydanına
Gözlerim parlıyor loş ateşlere inat
Tüm bedenim titriyor bu vahşi hazdan.

Kurtaracağım seni emin ol
Bacaklarına dadanan etoburdan
O upuzun sivri iki dişini söküp alacağım.
Bedenine yapışmış o yarı saydam ahtapottan
Kollarını saran sana sıkı sıkı
En vahşi darbemi de pençelere vuracağım
Kıskanç bir cadı gibi göğsüne uzanan...
Seni tüm kabuslarından serbest bırakacağım

Ama o ince kuyruklu sarman kedi kalsın
Nasıl da masum, sıcacık, sarılırken beline...

Kediden zarar gelmez.